Keşanlı Ali Destanı dizisinin tüm bölümleri bu sitede.

Posts tagged “cuma günü sahnede

Cuma Günü Perde Sahnede

Haldun Taner’in kaleme aldığı “Keşanlı Ali Destanı”, usta yazarın 25’inci ölüm yıldönümünde yeniden perde açıyor. Sadri Alışık Tiyatrosu tarafından sahneye konan oyunun başrollerinde Yavuz Bingöl, Kerem Alışık ve Songül Öden var. Ahmet Mümtaz Taylan’ın yönettiği “Keşanlı Ali Destanı”, 25-26 Kasım tarihlerinde TıM Maslak Show Center’da izleyiciyle buluşacak. KEREM ALIŞIK: HİÇ İÇMEYEN BİRİNİN SARHOŞU OYNAMASI ÇOK ZOR

Siz bu oyunda üç ayrı rolde izleyici karşısına çıkacaksınız. Kendinize torpil mi yaptınız?

– Hayır, tam tersi. Ben aslında önce Manyak Cafer’i oynuyordum, ana karakterim o… Fakat süreç içerisinde Ahmet (Mümtaz Taylan) “Profesör ve Sarhoş Rasih rollerini de oynar mısın?” diye sordu. Aslında biz Sarhoş Rasih’i onun oynamasını istedik ama hem takvimi uymadı hem de yönetmenlik yaptığı için buna yanaşmadı. Sonuçta oyunculuk açısından hoş ve keyifli bir durum.

Sarhoş Rasih rolü sizi zorlamış duyduğuma göre… Peki en çok keyif aldığınız rol hangisi?

– Üç rolün de zorluk derecesi eşit. Ama sarhoş için şöyle bir şey söylemiştim: “Zaten sarhoşu oynamak zor, hiç içmeyen birisi için daha da zor!”

Peki “Keşanlı Ali Destanı”nı sahnelemek istemenizin nedeni ne?

– Tiyatro olarak Türk yazarların eserlerini oynamayı adet edindik. Bir de prodüksiyonlu oyunlar seçiyoruz. Daha önce de “Selvi Boylum”, “Ağır Roman”, “72’inci Koğuş” gibi önemli oyunları sergiledik. Aynı zamanda bu yıl, oyunun yazarı Haldun (Taner) Hoca’nın ölümünün 25’inci yılı.

“Keşanlı Ali”nin ilk kez dizisi de çekiliyor. Yakında Kanal D’de başlayacak. Haberiniz vardır sanırım.

– Evet, tesadüf oldu. Biz oyun seçerken bu diziden habersizdik. Sonradan haber aldık, o zaman da “Ne yapalım? Biz bir yola çıktık” dedik. Dizinin varlığı bize avantaj da olabilir, her iki taraf birbirini besleyebilir. Sonuçta tiyatronun dili ve yorumu farklı.

YAVUZ BİNGÖL: HERKESİN İÇİNDE MEZARA GÖTÜRDÜĞÜ BİR GİZLİ KUTU VAR

Sinema, tiyatro, müzik… Hayatınız epey bölünmüş durumda… Hepsine nasıl yetişiyorsunuz?

– Nasıl yetiştiğimi ben de bilmiyorum. Yakın arkadaşlarım ve ailem de soruyor bunu. Ama hepsi de keyif alarak yaptığım işler.

Provaları izlediğimde, müzikal yeteneğinizi çok fazla göstermediğinizi fark ettim. Provada olduğunuz için mi, yoksa rol arkadaşlarınızı arka planda bırakmaktan mı çekiniyorsunuz?

– Yok, henüz oyun oynamadık. Songül (Öden) olmadığı için ıtalyan prova dediğimiz provaları alıyorduk. Birinci perdede söylüyorum ama, oyunda epey bir şarkı türkü var.

Songül Hanım’ı düşürmüşsünüz, doğru mu?

– Evet, maalesef. Nevvare Hanım’ı kaçırdığımız bir sahne var. Orada ben düştüm, aksilik omzumda da Songül (Öden) vardı beraber kapaklandık yere.

Provaların bir yerinde “Bel Fıtığım var benim, yengeni al da gidelim” diyorsunuz rol arkadaşınıza. Bu sahne sizin için güncellendi sanırım?

– Evet, belimde yıllardır sorun vardı ama son dört-beş yıldır iyiyim. Bir daha aksilik yaşamayayım diye yönetmenimizin izniyle öyle bir şey yazıldı.

Keşanlı Ali, olmak istemediği bir adama dönüşüyor. Peki, sizin öyle olmasaydı dediğiniz bir huyunuz var mı?

– Hayattan çok şikâyet eden biri değilim. Olsa da aslında paylaşmam. Herkesin içinde mezara kadar götürdüğü bir gizli kutu olduğuna inanıyorum. Ben de şikâyetlerimi o kutuya atıyorum, kendimde değerlendiriyorum.

AHMET MÜMTAZ TAYLAN: UÇAK HAVADA KALMAZ, BİR ŞEKİLDE PİSTE İNECEĞİZ

Sizi yönetmen koltuğunda görmeyi neye borçluyuz?

– İki yıldır tiyatro yapmamıştım, artık iyice dişim kaşınıyordu! ıyi de bir kadro var… Sadri Alışık da etkilendiğim bir isim. Bütün bunlar ortaya güzel bir resim çıkarıyordu, bu yüzden oyunda yönetmen olarak yer almak keyifli olur diye düşündüm.

Provalar ne kadar sürdü?

– İki buçuk ay… Aslında böyle bir oyun için yeterli bir süre ama ben o sürenin çok azında tüm oyuncuları bir arada görebildim. Çünkü beş altı televizyon setinin bir arada bana prova imkânı tanıması mümkün değildi. Parça parça çalışmak zorunda kaldık. Neyse… Bütün işlerde olduğu gibi tiyatroda da uçak havada kalmaz. Cuma günü bir şekilde piste ineceğiz.

Oyunda nasıl uyarlamalar yaptınız?

– Haldun Taner gibi önemli yazarların eserlerinde kesme, biçme, çıkarma yaparsanız, oyunun genel matematiği bozulur. Bunu dikkate alarak metin üzerinde bir değişiklik yapmadım. Biçimde ne yapabilirim diye düşündüm ve dramatür grubumla birlikte şu kararı aldık: Orta oyunu, geleneksel Türk tiyatrosu, halk tiyatrosunda bulunan açık biçim dediğimiz biçimi uygulayacağız. Aradan 50 yıl geçmiş, İstanbul’daki gecekondular şehrin dışındaki bloklara itilmiş. Bu bloklardan birinde, yatay yaşamdan dikey yaşama geçmekte zorluk çeken bir grup insan, eski bir açık hava tiyatrosunda toplanıp sosyalleşiyor.

Kim bu insanlar?

– Günlük hayatın içinde gördüğümüz ama hissetmediğimiz insanlar. Kokoreççisi, pilavcısı, kırmızı ışıkta şarj satan, cam silen çocuklar, cam silen kadınlar… Bu insanlar o tiyatroda toplanıp ellerindeki bir filmi seyrediyorlar, filmi seyredemedikleri zaman da kendileri oynayarak tamamlıyorlar. Yani biz de Keşanlı’yı değil de Keşanlı’yı oynayan gecekonduluları seyrediyoruz oyunda. Oyun ilk kez bu biçimde sergilenecek.